16 Ekim 2015 Cuma

1. Diktatörlük Sistemi ve Liderin Putlaştırılması

Komünist rejimlerde sistemi yöneten Lenin, Stalin, Mao, Kim Il Sung gibi diktatörler, kendilerini toplumun gözünde adeta bir ilah haline getirecek kitlesel bir beyin yıkama programı yürütmüşlerdir. İngilizce’de bu liderlerin politikasını tanımlamak için kullanılan “cult of personality” (kişi kültü) kavramı “lider putlaştırmasını” ifade eder.

Komünist diktatörler, kitlelerin itaatini kolaylaştırmak için putlaştırılmışlardır. Lider kimi zaman parlayan bir güneş gibi canlandırılmış veya dev heykellerle tasvir edilmiştir.
Kim Il Sung'un heykelinin önünde eğilen kitleler, bu
propagandanın günümüzde de ne kadar etkili
olduğunu göstermektedir. (Altta sağda)
Lenin, Stalin, Mao, Kim Il Sung gibi komünist diktatörler kitlelerin itaatinin sağlanması için putlaştırılmıştır. Lider bazen halkın üzerinde parlayan bir güneş gibi canlandırılmış, bazen de dev heykelleri yapılarak insanların bu heykellerin önünde secde etmesi sağlanmıştır. Tüm bunların gayesi, komünist lideri, şaşmaz bir yol gösterici olarak sunmak ve kendine itaat edenlere sözde mutluluk ve yaşam sevinci getiren bir sözde "ilah" olarak tasvir etmektir.
PKK’nın lideri Abdullah Öcalan da, ilk komünist devrim olan Rus Devrimi'nin lideri Lenin'le başlayan bu putlaştırma yöntemini kullanmaktadır.
Bu eğilimin etkisini KCK Sözleşmesi‘nde “Kürdistan Demokratik Toplum Konfederalizmi Kurucusu ve Önderi” başlığı altında yer alan 11. maddede görmek mümkündür. Sözleşmede terör örgütünün başı, Kürt halkının lideri olarak gösterilen, halkın bütün ihtiyaçlarını bilen ve karşılayan haşa bir ilah gibi tasvir edilmiştir. Güya o, son karar merciidir, altındakilerin tümü ona tabidir. Önderlik olarak isimlendirilen bu sözde ilahi şahsiyete karşı çıkmak Madde 33’te belirtildiği gibi savaş sebebidir.
Terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan, Demokratik Uygarlık Manifestosuisimli kitabında kendini Kürt toplumunun her şeyini düşünen, planlayan, onlar için acı çeken ve onlara özgürlük yolunu açan, kapitalist uygarlıkların vahşiliği karşısında Ortadoğu‘daki Kürt halklarının haklarını ve geleceklerini korumaya çalışan bir önder olarak tanıtır.
Öcalan’ın kitabında kendine ilahi bir görünüm verme çabası kamuoyunda KCK Davası olarak bilinen davanın savcısının da dikkatini çekmiştir.  İstanbul Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen hazırladığı iddianamede, Öcalan’ın kendisini mitolojik ve cinsiyetsiz bir yarı tanrı gibi göstermeye çalıştığını şöyle ifade etmiştir:
“Hatta Öcalan, ‘Urfa’dan çıkışını Hz. İbrahim (as)’ın İbrani kabilesinden çıkışına, yakalanması sürecini de Hz. İsa (as)’ın çarmıha gerilmesine’ benzeterek kendisini kutsamakta ve kendisine mitolojik ve cinsiyetsiz bir yarı tanrı sıfatı vermeye bile çalışmaktadır.

Öcalan da tıpkı tarihteki komünist diktatörler gibi kendisini
-Haşa- ilah gibi gösterme çabasında olmuştur. Kitleler üzerinde
bu yolla etki sağlamaya çalışmıştır.
Dolayısıyla sözleşmede önderlik olarak cisimleştirilmeye çalışılan Öcalan’a hem fiziki hem de ruhani bir kimlik kazandırılmakta, Kürt halklarının tek ve evrensel temsilcisi olarak lanse edilmekte, Öcalan üzerinden Kürt toplumu belirli bir refleks düzeyinde tutulmaya çalışılmaktadır...
Ayrıca terör örgütü liderinin kendini Hz. İbrahim (as)’e benzetmesi de trajikomiktir. Çünkü iddianamenin değişik yerlerinde belirtildiği üzere kendisi Kürt halkının geri kalışından ve diğer mağduriyetlerinden din faktörünü mesul tutmaktadır. Böylesi birinin kendini halk nezdinde kutsal kabul edilen kavramlarla özdeşleştirmeye çalışması ise sadece istismardır.”
PKK’nın kurucularından olan fakat daha sonra örgütten ayrılarak yurt dışına yerleşen Selim Çürükkaya ise, Öcalan’ın kendine bakışındaki hastalıklı ruh halini şu şekilde ifade etmiştir.
“Kendisini sıradan bir lider görmekten ziyade, ulu bir önder diye nitelendiren Öcalan, PKK içerisinde de ululuğunu kabullendirmek için her akşamüstü ‘Canımızla kanımızla seninleyiz ey başkan!’ diye slogan attırarak militanların ebediyen kendisine sadık olmasına çalışmıştır.” *
Öcalan’ın örgüt üyelerine yaptığı bir konuşmada da bu anlamda manidardır:
“Ben kendimi müthiş ayarlayan birisiyim. İnsanlığın en düşük seviyesinden en yücesine ulaşıncaya deyin kendimi bir tanrı kadar bilinçli, yetkili ve iradeli kılmış durumdayım.”
Nitekim, KCK üyelerinin teknik takibe takılan telefon görüşmelerinde Öcalan'ı peygamber gibi gördükleri anlaşılmaktadır. “Kabe” olarak kabul ettikleri Öcalan’ın evini doğum gününde ziyaret eden KCK'lılar “Tavaf ettik hacı olduk. Toprağına yüz sürdük” ifadelerini kullanmışlardır.
Benzeri bir başka olay Diyarbakır’ın Sur ilçesinde gerçekleşmiştir. İskenderpaşa Mahallesi'nde bulunan ve BDP’ye yakınlığıyla bilinen EŞİT-ÖZGÜR-YURTTAŞ derneğinin duvarına yazılan “Peygamber Apo’ya selam. KCK” yazısı çevre halkının tepkisine neden olmuş ve yazı daha sonra bazı vatandaşlar tarafından boyayla silinmiştir.
Görüldüğü gibi KCK sözleşmesinin öngördüğü “önderlik” kavramına göre Öcalan bir ilah olarak kabul edilecek (Allah’ı tenzih ederiz) ve bunun sonucunda da kapsamlı ve kanlı bir diktatörlüğün denetimi altında komün sistemi oluşturulacaktır. Bu komün sistemini ise KCK sözleşmesindeki tarifler ışığında şöyle inceleyebiliriz:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder