16 Ekim 2015 Cuma

Halkımızın üzerine düşen görev:


Irkçılık, cehaletin de ötesinde bir ruh hastalığıdır. Dünyadaki tüm
insanlar Hz. Adem (as)'ın soyundan gelir ve İslam dini ırkçılığı kesin
olarak lanetlemiştir. Dolayısıyla Kürt kardeşlerimiz, ülkemizde sayısı
pek az olan bir kısım Beyaz Türklerin ırkçılık politikalarına tevessül etmemelidirler.
Türk halkı içinde kendisini “Beyaz Türk” olarak tanımlayan insanlardan bir kısmının bu tanımlamanın ardına sığınarak ürkütücü bir ırkçılık politikası sürdüren, bu politika gereği Türkiye üzerinde sadece Kürtleri değil başka ırkları da istemeyen bir güruh olduğu bilinmektedir.
Irkçılık, cehaletin de ötesinde bir ruh hastalığıdır. Dünyadaki herkes Hz. Adem (as)’ın soyundandır, dolayısıyla herkes eşit yaratılmıştır. Kendisini Darwinizm’in saptırıcı etkileri veya başka sebeplerle üstün gören anlayış, söz konusu kişinin hem Darwinizm safsatasına inanacak kadar cahil hem de bundan nefret söylemi çıkaracak kadar hasta bir zihniyet olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla ırkçılık yapan bir insanı, normal ve sağlıklı akılda biri olarak tanımlamak ve onu bu anlamda muhatap almak doğru değildir.
Yüce Rabbimiz Kuran’da üstünlük ölçüsünün ırk değil, sadece ve sadece takva olduğunu belirtmiştir:
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
Yine kendilerini bir şekilde “Beyaz Türk” olarak tanımlayan bu insanlar arasında, Kürtlerin kültürlerini ve kişiliklerini kendine uygun bulmayan, enaniyet ve kibirden gözleri ve ruhları körelmiş, maddiyat ve eğitim ile üstünleştiğini zanneden bir kesim, ülkenin sadece Batı hattından oluşmasını istemekte ve Güneydoğu’nun ayrılmasında kendilerince sakınca görmemektedir. Bu kişilerin, Kürt kardeşlerimizin komünistlerin ellerine düşmesi ve ezilmeleri umurlarında bile değildir. Bela kendilerine dokunmadığı sürece, bencillikleri içinde kavrulur ve materyalist dünyalarının içinde sevgisiz bir hayat yaşamaya devam ederler. 
Unutulmamalıdır ki, söz konusu “Beyaz Türkler”in bir kısmı, bahsettiğimiz enaniyet ve kibir dolu tavırlarını sadece Kürt kardeşlerimize değil, ülkedeki tüm azınlıklara, hatta fakirlere, köylü kardeşlerimize, eğitim seviyesi düşük kişilere, daha da ileri giderek hastalara ve sakatlara dahi gösterebilmektedirler. Bunun kuşkusuz en temel sebebi, etkisinde kaldıkları materyalist zihniyetin üzerlerinde bıraktığı müthiş olumsuz ruh hali ve vicdan zafiyetidir. Söz konusu kişiler, ne yazıktır ki, bu sevgisiz ruh halinin ceremesini asıl olarak kendileri çekmekte, içlerinde yaşattıkları sevgisizlik asıl olarak kendilerine zarar vermektedir.

Kürt kardeşlerimizin üzerindeki, zulmün, baskının, gözyaşının
hakim olduğu günleri geride bırakma zamanıdır. Komünist tehdidi
ortadan kaldırarak gözyaşının olmadığı bir ortamda kardeşçe ve
huzur içinde yaşayacağız.
Diyarbakır Ulu Cami'de namaz kılan kardeşlerimiz.
Şu da bir gerçektir ki yukarıda saydığımız bu görüşteki kişiler, ülkemizin çoğunluğunu oluşturmamaktadırlar. Halkımızın çoğunluğu, Kürtlerin, dürüstlük, efendilik, doğruluk bakımından çok üstün bir topluluk olduğunun farkındadır. Kürtlerin onuru, bütün milletimize örnek olacak güzelliktedir ve bu kardeşlerimiz, yüksek ahlakın en mükemmel tecelli ettiği kişilerdir. Asla yalan söylemez, onurlarına yakışmayan bir işe girişmez, dürüstlükten taviz vermezler. Yıllarca acı çekmiş olmak, çileden geçmiş olmak insanı çok güzel eğitir ve acı çeken insanlar hep nezaketi ve sevgiyi en fazla bilen insanlar olurlar. İşte bu nedenle Kürtlerin değeri pek çok insandan kat kat fazladır.
Milletimize düşen, kendini bilmez bir kısım “Beyaz Türklerin” iddialarını ve taleplerini boşa çıkaracak şekilde Kürtlere sahip çıkmaktır. Gerek gösterdikleri sevgi ile, gerek yazdıkları yazılar, sosyal medyada kampanyalar ile bu sevgisiz azınlığın kötü telkinleri çok kolay bertaraf edilebilir. Halkımız, Kürtlerin yıllarca çektikleri acılara ortak olduklarını, PKK’ya ve zalim derin devletlere karşı birlikte mücadele edeceklerini ifade eden bir çaba içinde olmalıdırlar.
Kürt kardeşlerimize düşen ise söz konusu kendini bilmez azınlığın sözlerine ve uygulamalarına hiçbir şekilde itibar etmemeleridir. Allah mutlaka Hakkı ve doğruyu hakim kılar. Zalimce düşünenler, Allah Katında ne kadar aciz olduklarını bilmeksizin büyüklük taslayanlar, Allah’ın kanununa göre mutlaka yenilgiye uğrayacaklardır. Dolayısıyla Kürt kardeşlerimize düşen, doğru ve dürüst davranmaya devam etmeleri ve daima doğrular ve dürüstlerle birlikte hareket etmeleridir. Kürtlerin hakkını savunan bu ülkede çok fazla doğru, vicdanlı ve dürüst insan vardır.
Unutulmamalıdır: Her acı, daha fazla sevgi ve daha fazla özgürlükle telafi edilir. Bizler bu acıları sevgi ve özgürlüklerle telafi etmeye hazırız. Bunun için de tüm gücümüzü kullanacağız. Dolayısıyla bundan sonra olması gereken, sevgi insanlarıyla ittifak içinde yepyeni bir başlangıç yapmaktır. İttihad-ı İslam, ırk ayrımı olmadan tüm insanları kapsayacak büyük bir ülküdür. Kürt kardeşlerimiz bizimle bu ülküyü paylaşmalı ve zalimin gücünün olmadığı, haksızlıkların kalmadığı, adil ve huzurlu bir dönem birlikte inşa edilmelidir.
Rabbimiz bildirmiştir:
...Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24)
Bedran Akdağ, Dağın Ardındaki Gerçekler, Ozan Yayıncılık, 2012, s. 35
A.g.e. s. 36
A.g.e. s. 37
Dr. Salih Akyürek, Kürtler ve Zazalar Ne Düşünüyor? Ortak Değer ve Sembollere Bakış, BİLGESAM, rapor no. 26, İstanbul 2011, http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-91-2014040810rapor26.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder