16 Ekim 2015 Cuma

Bir araç olarak Musevi lobisi

Bir kısım Evanjelikler, Musevi lobisinden aldıkları desteğe önem verirler. Fakat gerçekte, gelecekte bekledikleri kanlı savaşta Musevilerin de
büyük bir kısmının katledileceğine inanmaktadırlar.
Yeni muhafazakarlar Amerika’da gerek yönetimdeyken, gerekse yönetimde olmadıklarında çeşitli düşünce kuruluşları ve sivil toplum örgütleri yoluyla oldukça etkilidirler. Elbette bunda, bir kısım Musevilerden ve Musevi lobisinden aldıkları destek de önemli yer tutmaktadır. Ancak bu noktada ciddi bir tezat göze çarpar. Daha önce belirttiğimiz gibi bir kısım Evanjelikler, Hz. İsa (as)’ın nuzülü ile Hristiyanlığı seçecek sadece 144 bin Musevi’nin hayatta kalacağına, diğerlerinin ise bu büyük savaşta katledileceğine inanmaktadırlar. Dolayısıyla Evanjeliklerin bir kısmı gerçekte Musevileri yanlış yolda görmekte ve onların katledileceği bir savaş için hazırlık yapmaktadırlar. Buradan hareketle söz konusu Evanjeliklerin Musevilere yaklaşımının gerçek bir ittifak anlamı taşımadığı söylenebilir.
Nitekim bunu bazı ünlü Evanjeliklerin kendi ifadelerinde de görmek mümkündür. 20. yüzyıl ünlü Evanjeliklerinden Jerry Falwell’e, bir konuşması sırasında deccalin kim olduğu sorusu sorulur, cevap ise ilginçtir:“Deccal kim olacak? Tabi ki bir Musevi.” .... Billy Graham ise yıllar önce yaptığı bir konuşmasında şu sözleri sarf etmiştir: “O Musevilerden pek çok arkadaşım var. Hepsi de benim etrafımda dolanır ve beni çok severler. Benim İsrail’i sevdiğimi biliyorlar ya. Ama gerçekte ülkeye yaptıkları hakkındaki hislerimi bir bilseler. Ve bunu engelleyecek gücüm de yok”.Graham, bu sözlerin ortaya çıkmasının ardından, “30 yıl önceki bir görüşme. Ne söylediğimi pek hatırlamıyorum. Ama eğer kimseyi kırdıysam yürekten özür dilerim. Ben yıllarca Yahudiler ve Hristiyanlar arasında köprü kurmak için  çalıştım.” demek durumunda kalmıştır.
Bu sözler, bir kısım Evanjeliklerin Musevileri destekler görünmelerinin sadece kıyametin şartlarından biri olmasından ileri geldiğini göstermektedir. Yani Museviler, bazı Evanjeliklere göre sadece bu hedefin gerçekleşmesi için bir araçtır. Musevilerden bazıları bunun farkında olmamakla birlikte, bir kısım Museviler, bu hedefi gayet iyi bilmelerine rağmen herhangi bir itiraz getirmemektedirler. Zira, dünyada Siyonizm’in destekçileri azdır ve söz konusu Museviler böyle bir yolla da olsa kendi inançlarının desteklenmesinden memnun gözükmektedirler.
Kitabın başında belirttiğimiz önemli hususu tekrar hatırlatalım: Elbette Evanjeliklerin de Yeni Muhafazakarların da tümü bu görüşte değildir. Hatta büyük bir çoğunluk Ortadoğu’yu yıkıma sürükleyecek bir savaş ihtirası taşımamakta ve Musevilere ve Müslümanlara husumet hissetmemektedir. Hatta aralarında, dinler arası köprü kurmayı hedefleyen, bu konuda ciddi çabalar sarf eden, Müslümanlara ve Musevilere gerçek muhabbet duyan sevgi insanları çoğunluktadır.

Elbette tüm Evanjelikler, Ortadoğu'yu yıkıma sürükleyecek bir savaş ihtirası taşımamaktadırlar. Bu ihtirası taşımakta
olanların, Evanjelik inancı yorumlama hatası içinde oldukları açıktır. Bu hata, Ortadoğu'da korkunç senaryolara
mal olabilir. Amacımız bu hataya dikkat çekmek ve doğruyu göstermektir.
Burada bahsini ettiğimiz savaş beklentisi içindeki Evanjeliklerin de bir yorumlama hatası nedeniyle bu görüşte olduklarını tekrar hatırlatmak gerekmektedir. Amaç bu yanlışlığı ortaya koymak olduğundan, sadece 144 bin Musevi’nin hayatta kalacağı bir savaş senaryosunun da mantık boşlukları gözler önüne serilmelidir. Şu bir gerçektir ki, böyle bir inanç şekli taşıdıkları sürece söz konusu Evanjeliklerin Musevilerle gerçek birlik ve dostluğu oluşturabilmeleri neredeyse imkansız, Museviler için ise bu, oldukça riskli ve şüpheli bir durumdur. Bu bakış açısındaki bir Hristiyan’ın hayatı boyunca bir Musevi’yi gerçek dost olarak görebilme ihtimali yoktur. Durumun farkında olan Museviler de, kendilerine yönelik bir katliam senaryosuna inanan Hristiyanların samimiyetinden ve dostluğundan daima şüphe edeceklerdir. Şu şartlar altında iki dinin temsilcileri arasında geçici ittifaklar yalnızca göz boyama anlamına gelecek, gerçek bir ittifakın gerçekleşmesi ise imkansız olacaktır.

Yeryüzünde dinlerin birlikteliğini, barışı ve kardeşliği imkansız kılan
bir savaş beklentisi, Allah'ın adetullahına ve peygamberlerin gönderiliş amacına tamamen ters düşmektedir. Dolayısıyla bir kısım Evanjeliklerin korkunç savaş beklentisinde bir algılama sorunu olduğu anlaşılabilmektedir.
Oysa dinler arası ittifak, ahir zaman için hayati ve oldukça gerekli bir konudur. Sırf bu sebepten dahi, Evanjelik inancın söz konusu beklentilerinde bazı sorunlar olduğu açıktır.
Müslümanlar açısından ise durum çok daha vahimdir. Keza, bir kısım Evanjeliklerin beklentilerine göre son savaş, tüm Müslümanların katledilmesi ile sonuçlanacaktır. Bu beklentide olan bir Evanjelik, iyiliğinden ve dürüstlüğünden emin olsa da, sevgi ve saygı da duysa, doğru yolda olduğunu açıkça görerek tüm kalbiyle güvendiği bir insan da olsa, bir Müslümanın mutlaka katledilmesi gerektiğini düşünerek yaşayacaktır. Bu durum, söz konusu Hristiyan için de, onunla ittifak ve sevgi özlemi içinde olan bir Müslüman için de dehşet vericidir. Bu ifade, Hristiyanlarla Müslümanların arasında hiçbir zaman bir birlik ve tesanüt olamayacağı sonucunu çıkarır ki şu durumda bu dünya, üzerine barış gelmeyecek bir kabus mekanı haline gelecektir. Bu bakış açısı, kapsamlı bir düşmanlık politikasının fitilini ateşlemek için yeterlidir. Bu düşüncede olan bir Evanjelik Hristiyan’ın dinler arası gerçek bir dostluğu oluşturabilmesi ise imkansızdır. Böyle bir yaşam, Allah’ın istediği bir yaşam olamaz. Bir hak dinin, asla böyle bir düşmanlık politikası ve katliam senaryosu sunmayacağı açıktır. Demek ki dini yorumlama konusunda büyük bir hata vardır.
Ayrıca dünyaya sevgi ve barış temsilcisi olarak gönderilmiş olan ve biz Müslümanların da peygamberi olan Hz. İsa (as)’ın, dünyanın son döneminde tamamen yaratılış amacının dışında bir katliama yol vermesi akla ve imana aykırı bir durumdur. Hz. İsa (as)’ı gereği gibi tanıyan gerçek bir Hristiyan’ın, böyle bir düşünceden şüpheye düşmesi gereklidir. Dünya üzerinde sevgi ve barışı imkansız kılan böylesine ürkütücü bir plan ne Allah’ın Adetullahına ne de peygamberlerin gönderiliş amaçlarına uygun düşmektedir. Dolayısıyla burada da açık bir yanlış anlaşılma, bir algılama sorunu vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder