16 Ekim 2015 Cuma

2014 Yerel seçimleri ve sinsi planın ilanı

30 Mart 2014 tarihinde yaşanan yerel seçim için Türkiye genelinde gerçekleştirilen hazırlıklara şöyle bir baktığımızda, aslında bugünkü Türkiye için olmaması gereken bir manzara karşımıza çıkıyor, bazı partilerin miting programları Güneydoğu bölgemizi kapsamıyordu. O bölgelerde özellikle gidip miting yapmaları gereken, halkı kucaklamaları gereken muhalefet partileri, kendi vatanlarına ait Güneydoğu topraklarına can güvenlikleri nedeniyle uzanamadılar. Kenditopraklarında, kendi halklarını kucaklayamadılar.

Güneydoğu'da neredeyse hiçbir parti kendi bayraklarıyla miting yapamamaktadır. PKK'nın kurduğu korku
imparatorluğunun etkisiyle mitinglere Güneydoğu halkı Türk bayraklarıyla gelememekte, bölgede hakimiyet
kurmuş olan PKK tarafından adeta kendi bayrağımız yasaklanmaktadır.
Hatta Ak Parti milletvekilleri dahi Güneydoğu’da rahatça hareket edemediklerini, mitinglerini zorlukla yaptıklarını, il teşkilatlarında partililerin karşılama bile yapamadıklarını ifade etmişlerdir. Ak Parti milletvekili Orhan Miroğlu bu durumu “korku dağları bekliyor” şeklinde özetlemiştir.
Muhalefet partileri tarafından söz konusu tedbirler, 7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimler sırasında da alınmıştı. Bu tedbirler gerekliydi, çünkü Türkiye’nin siyasi partileri kendilerine yönelik bir şiddet eyleminin her an gerçekleşebileceğini, bölgede devletin hakimiyetinin tam anlamıyla var olmadığını biliyorlardı. Kendi vatanlarının bir bölümü, vatanın siyasi demokratik partilerine tam anlamıyla kapalıydı.
Bu durum şu an halen bazı bölgelerde devam etmekte ve pek çok kesim tarafından normal karşılanmaktadır. Oysa biraz düşünüldüğünde olayın vahameti ve o toprakların halen nasıl bir tehdit alanı olduğu açıkça anlaşılabilmektedir.

Gezi olayları sırasında çevreci gençlerin demokratik protestolarından komünist gruplar da faydalanmıştı.
30 Mart 2014 yerel seçimleri, Gezi olaylarının ardından adeta bir güven oylaması gibiydi. Fakat bu seçimlerin
en vahim sonucu, tüm Güneydoğu'nun BDP'ye terk edilmesi oldu.
30 Mart 2014 tarihli yerel seçimlerin Türkiye için özel ve yerel seçimlerden öte bir anlamı olduğu açık. Gezi olayları başta olmak üzere çeşitli ayaklanma ve olaylarla geçen hareketli bir yılın ardından adeta bir güven oylaması anlamını taşıyan yerel seçimlerin gösterdiği sonuçlar, her parti için ayrı bir önem taşıyordu. Çözüm sürecinin sonrasındaki günlerde hükümetin Kürt halkına vermiş olduğu güvenceler ve özellikle Güneydoğu bölgemizde gerçekleştirilen kalkınma ve gelişme planları dahilinde en büyük beklenti, bu bölgemizde hükümeti temsil eden partinin veya muhalefet partilerinin zafer ile çıkması idi. Fakat böyle olmadı.
Seçim haritasında Güneydoğu illerinin tümünde BDP belediyelerinin zaferle çıkması, Ak Parti ve MHP’nin geçmişte üstün olduğu şehirlerde BDP’nin üstünlük kazanmış olması önemli bir mesaj veriyordu. Belli ki kale, içten içe fethedilmeye çalışılıyordu. PKK’nin açıkça destek verdiği bir parti güçlenmişti. Bu durum açıkça gösteriyordu ki çözüm süreci olarak adlandırılan ve PKK militanlarının silahlarını bırakıp gitmeleri beklenen dönemde PKK ülkeyi terk etmiş falan değildi, baskı sistemi devam ediyordu. Ve belli ki, bu defa Türkiye’nin bölünmesi için farklı bir yöntem izleniyordu.
Bu detayların izahına geçmeden önce şunu önemle belirtmek gerekir. BDP veya yeni adıyla HDP, Türkiye’nin demokratik sistemi içinde yer alan siyasi bir partidir. Demokrasi içinde kuşkusuz ki tüm diğer partilerle aynı haklara sahiptir. Devletin koruması ve güvencesi altında legal bir parti olarak kuşkusuz ki görevine devam edecektir. Bu partiye ve parti mensuplarına yöneltilmiş olan her türlü saldırı veya uygunsuz söz demokrasiye büyük bir darbedir ve mutlaka hukuki karşılık bulmalıdır.

PKK'nın şehirleri ele geçirme amaçlı sinsi faaliyetleri, PKK'yı legalleştirme çalışmaları ile devam etmiştir. Ateşkes
döneminde Türk toprakları üzerinde Mahsum Korkmaz'ın heykelinin dikilmesi, belediye arabalarının üzerine
PKK'lıların resimlerinin asılması tehdidin büyüklüğünü ta o zamandan göstermiştir.
2014 yerel seçimlerinde Güneydoğu illerinin BDP'ye teslim edilmesinin ardından 2015 genel seçimleri daha
vahim sonuçlar vermiştir. Kuzeydoğu Anadolu'ya kadar ulaşan geniş bir bölgede HDP adeta hakimiyet ilan etmiştir.
Güneydoğu konusunda HDP ile ilgili ayrımı yapmamızın yegane sebebi, bu partinin PKK tarafından destekleniyor oluşudur. Hatta birazdan KCK yapılanmasının detaylarında da açıklayacağımız gibi, söz konusu partinin KCK/PKK tarafından ciddi baskı altında olduğu kuvvetle muhtemeldir. İşte bu gerçek, ülkemiz için büyük bir tehdit teşkil etmektedir. Özellikle de çözüm sürecinin başından beri bu parti yetkililerinin özerklik konusunu daha sık dile getirir olmaları, bu konuda farklı bir dile geçiş yapmaları, Abdullah Öcalan’ı legal hale getirme çabaları önemli bir tehlikenin işaretlerini vermektedir. Söz konusu Güneydoğu bölgemiz olduğu için bu söylemlere sahip bir partinin özellikle o bölgedeki zaferi, tedirginliği haklı olarak beraberinde getirmektedir.
2015 genel seçimlerinin ise güneydoğu açısından daha vahim bir harita çizdiğini burada hatırlatalım. Hatırlanacağı gibi HDP’nin güçlü çıktığı bölgeler sadece Güneydoğu bölgemizle sınırlı kalmamış Kuzeydoğu’da Ardahan’a kadar ulaşmıştı. Burada özellikle yerel seçimleri delil vermemizin sebebi, PKK’nın desteğini alan bir partinin yerel yönetimlere sahip olmasının çatışma dönemine girdiğimiz şu günlerde getirmiş olduğu vahim sonuçlardır. İlerleyen satırlarda bu konu detaylı anlatılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder